Thursday, August 16, 2007

Venus in Furs

(...)
"Size sitem etmek niyetinde değilim. Siz gerçekten tanrısal bir kadınsınız, ama her şeyden önce bir kadın, aşkta bütün kadınlar gibi acımasız..."
"Siz, sevişmenin tadını çıkarmaya ve saf aşka acımasızlık diyorsunuz. Kadın sevildiği her yerde kendini verir, kadın hoşlandığı her şeyi sever."
Bu sert karşılığı üzerine ona sordum:
"Seven erkek için sevdiğinin sadakatsizliği kadar büyük bir zulüm olur mu?"
"Bizler sevdiğimiz sürece sadık kalırız. Sizlerse, kadının aşk söndükten sonra da sadık kalmasını, hoşlanmadan da kendisini vermesini istersiniz. Şu halde asıl acımasız davranan hangisi: kadın mı erkek mi? Hele siz kuzeyliler, aşkı aşırı derecede ciddiye alıyorsunuz. Hoşlanmanın söz konusu olacağı yerde, siz ödevden söz ediyorsunuz."
"Öyle madam, bu bakımdan duygularımız saygıya ve erdeme dayanır, bizler sürekli ilişkilerden yanayızdır."
"Hadi hadi, yine de kafirlik özlemi iliklerinize sinmiştir, ta sonsuz geçmişten beri. Bugünün erkekleri, akıl çağının çocukları sizler için, eksiksiz sevinç ve tanrısal huzur olan aşkın hiç değeri yoktur. Sizce bir afettir bu. Doğal davranalım derken kabalaşıverirsiniz. Doğa sizin gözünüzde düşmandır. Yunan'ın güler yüzlü tanrıları olan bizlerden şeytanlar yarattınız, beni de şeytansal bir yaratık sayıp işin içinden çıktınız. Beni afaroz edip lanetleyebilirsiniz, ya da mihrabımın önünde kendinizi kurban edebilirsiniz. Eğer içinizden biri küstahlığı daha ileri götürür de benim kızıl dudaklarımı öpmeye kalkışırsa, onun tövbe paçavraları içinde yalınayak Roma'nın yolunu tutması ve orada, lanetlenmiş ağacın yeşermesini beklemesi gerekecektir, benim ayağımın bastığı yerde güller biterken...Menekşeler, kokulu mersinler biterken... Fakat bu güzel kokular size göre değildir; siz burada sisleriniz ve Hristiyanlığın günlük tütsüleri içinde uyuşup kalın. Bırakın, bizim dünyamız, bizim kafir dünyamız lavlar ve yıkıntılar altında kalsın. Eşelemeyin o dünyayı. Pompei sizin için kurulmadı; köşklerimiz, hamamlarımız, tapınaklarımız sizin için yapılmadı. Tanrılara ihtiyacınız yok. Bizim burda sizin yurdunuzda yazgımız soğuktan ölmek"
Mermer yaratık öksürdü ve omzundaki samur kaplama pelerinini düzeltti. Verdiği Klasizim dersi için ona teşekkür ettim:
"Ama" dedim "şunu yadsıyamazsınız ki sizin sakin ve güneşli dünyanızda olsun, bizim sislerimiz içinde olsun, kadınla erkek arasında derin bir düşmanlık vardır. Aşk onları bir kaç dakika için tek bir düşüncede, tek bir duyguda, tek bir iradede birleştirir ama bu hemen sonra onların birbirlerinden daha çok uzaklaşmaları içindir. Siz benden iyi bilirsiniz ki kendi yasalarını başkalarına geçiremeyenler enselerinde başkalarının çizmelerini hissetmekte gecikmezler."
"Ve kural ille de bu çizmelerin kadın çizmesi olmasını mı gerektiriyor?"
Venus Sultan bunu acı bir alayla sormuştu.
"Kendimi aldatmayayım, öyle, evet."
"Demek ki şimdi siz benim kölemsiniz ve ben sizi, acımasız, ayaklarımın altına alabilirim."
"Madam..."
"Beni hala tanıyamadınız. Açıkça ve sizin hoşunuza giden sözcüğü kullanarak söyleyeyim; ben acıma nedir bilmem. Hem böyle olmaya da hakkım yok mu? Erkek dediğiniz ister; kadın da onun istediği şeydir; işte kadının avantajı burda. Doğa erkeği bu tutkusuyla kadının eline düşürmüştür. Ama kadın onu kendine köle, oyuncak ve eğlence yapmayı nihayet onu kahkahalar atarak aldatmayı akıl edemiyor."
"Ne biçim ilkeleriniz var..."
"Bu ilkeler bin yıllık deneyimlere dayanır." Karanlık kürkü içinde beyaz parmakları ile oynayarak sürdürdü konuşmasını. "Kadın ne kadar yumuşak başlı olursa, erkek de o kadar çabuk kendini toplar ve tiran kesilir. Öte yandan kadın ne kadar acımasız davranır ve aldatırsa, erkeği ne kadar hor kullanırsa, onu parmağının ucunda oynatırsa, erkeğin iştahını o kadar biler , o kadar onun sevgilisi ve putu olur." (...)

Leopold von Sacher-Masoch


Bence şiir ve şeytanlık oldum olası, kadında özümlenmiştir.



No comments: