Wednesday, August 22, 2007

Alles, weil wir Freunde sind

15 yaşındayken duvarlara parolalar yazardık
İçimizden kimsenin tam olarak anlayamadığı
20yken karşıydık, ne olursa olsun
Önemli olan beraber olmaktı ve dikkafalılığımızla duvarları bile kırmak
Hayat farklı geldi ve nadiren beklenildiği gibi
Ama tüm bunlar için birbirimizi hiç suçlamadık
Birbirimiz için yalan söyleriz gerekirse tanrı karşısında
Bunun hakkında hiç konuşmadık ama sözümüzü tutarız
her şey dost olduğumuz için
dost olduğumuz için
Bazıları öldü, diğerleri gitti
Ama biz her şeyi atlattık
Biz diğerlerinden farklıyız diğerleri olmadığı halde
En iyisinin daha ileride olduğuna inandık hep
Yıllar izlerini bıraktı -bunu anlamak zor değil
Bunu asla böyle söylemezdik, dost olduğumuz için
Kavga ederiz ve tekrar barışırız
Hala dost olduğumuz için
Birbirimiz için hep varız
Hala dost olduğumuz için
Yine bir yıl geçti
Ve bira bardağım yine boş
Ve yine bir kaç kırışık
Ve fazladan bir dövme
Herhangi bir aşk bir zaman buna değerdi
Hiç değişecek miyiz?
Kaybettiğimizde kendimizi toplarız - Her şey dost olduğumuz için
Dünyanın geri kalanına sıçarız - Her şey dost olduğumuz için
Biz kalıyoruz ve biz kazanıyoruz - Dost olduğumuz için
Hiç bir şey bizi yıldıramaz - Dost olduğumuz için

DIE TOTEN HOSEN

Thursday, August 16, 2007

Venus in Furs

(...)
"Size sitem etmek niyetinde değilim. Siz gerçekten tanrısal bir kadınsınız, ama her şeyden önce bir kadın, aşkta bütün kadınlar gibi acımasız..."
"Siz, sevişmenin tadını çıkarmaya ve saf aşka acımasızlık diyorsunuz. Kadın sevildiği her yerde kendini verir, kadın hoşlandığı her şeyi sever."
Bu sert karşılığı üzerine ona sordum:
"Seven erkek için sevdiğinin sadakatsizliği kadar büyük bir zulüm olur mu?"
"Bizler sevdiğimiz sürece sadık kalırız. Sizlerse, kadının aşk söndükten sonra da sadık kalmasını, hoşlanmadan da kendisini vermesini istersiniz. Şu halde asıl acımasız davranan hangisi: kadın mı erkek mi? Hele siz kuzeyliler, aşkı aşırı derecede ciddiye alıyorsunuz. Hoşlanmanın söz konusu olacağı yerde, siz ödevden söz ediyorsunuz."
"Öyle madam, bu bakımdan duygularımız saygıya ve erdeme dayanır, bizler sürekli ilişkilerden yanayızdır."
"Hadi hadi, yine de kafirlik özlemi iliklerinize sinmiştir, ta sonsuz geçmişten beri. Bugünün erkekleri, akıl çağının çocukları sizler için, eksiksiz sevinç ve tanrısal huzur olan aşkın hiç değeri yoktur. Sizce bir afettir bu. Doğal davranalım derken kabalaşıverirsiniz. Doğa sizin gözünüzde düşmandır. Yunan'ın güler yüzlü tanrıları olan bizlerden şeytanlar yarattınız, beni de şeytansal bir yaratık sayıp işin içinden çıktınız. Beni afaroz edip lanetleyebilirsiniz, ya da mihrabımın önünde kendinizi kurban edebilirsiniz. Eğer içinizden biri küstahlığı daha ileri götürür de benim kızıl dudaklarımı öpmeye kalkışırsa, onun tövbe paçavraları içinde yalınayak Roma'nın yolunu tutması ve orada, lanetlenmiş ağacın yeşermesini beklemesi gerekecektir, benim ayağımın bastığı yerde güller biterken...Menekşeler, kokulu mersinler biterken... Fakat bu güzel kokular size göre değildir; siz burada sisleriniz ve Hristiyanlığın günlük tütsüleri içinde uyuşup kalın. Bırakın, bizim dünyamız, bizim kafir dünyamız lavlar ve yıkıntılar altında kalsın. Eşelemeyin o dünyayı. Pompei sizin için kurulmadı; köşklerimiz, hamamlarımız, tapınaklarımız sizin için yapılmadı. Tanrılara ihtiyacınız yok. Bizim burda sizin yurdunuzda yazgımız soğuktan ölmek"
Mermer yaratık öksürdü ve omzundaki samur kaplama pelerinini düzeltti. Verdiği Klasizim dersi için ona teşekkür ettim:
"Ama" dedim "şunu yadsıyamazsınız ki sizin sakin ve güneşli dünyanızda olsun, bizim sislerimiz içinde olsun, kadınla erkek arasında derin bir düşmanlık vardır. Aşk onları bir kaç dakika için tek bir düşüncede, tek bir duyguda, tek bir iradede birleştirir ama bu hemen sonra onların birbirlerinden daha çok uzaklaşmaları içindir. Siz benden iyi bilirsiniz ki kendi yasalarını başkalarına geçiremeyenler enselerinde başkalarının çizmelerini hissetmekte gecikmezler."
"Ve kural ille de bu çizmelerin kadın çizmesi olmasını mı gerektiriyor?"
Venus Sultan bunu acı bir alayla sormuştu.
"Kendimi aldatmayayım, öyle, evet."
"Demek ki şimdi siz benim kölemsiniz ve ben sizi, acımasız, ayaklarımın altına alabilirim."
"Madam..."
"Beni hala tanıyamadınız. Açıkça ve sizin hoşunuza giden sözcüğü kullanarak söyleyeyim; ben acıma nedir bilmem. Hem böyle olmaya da hakkım yok mu? Erkek dediğiniz ister; kadın da onun istediği şeydir; işte kadının avantajı burda. Doğa erkeği bu tutkusuyla kadının eline düşürmüştür. Ama kadın onu kendine köle, oyuncak ve eğlence yapmayı nihayet onu kahkahalar atarak aldatmayı akıl edemiyor."
"Ne biçim ilkeleriniz var..."
"Bu ilkeler bin yıllık deneyimlere dayanır." Karanlık kürkü içinde beyaz parmakları ile oynayarak sürdürdü konuşmasını. "Kadın ne kadar yumuşak başlı olursa, erkek de o kadar çabuk kendini toplar ve tiran kesilir. Öte yandan kadın ne kadar acımasız davranır ve aldatırsa, erkeği ne kadar hor kullanırsa, onu parmağının ucunda oynatırsa, erkeğin iştahını o kadar biler , o kadar onun sevgilisi ve putu olur." (...)

Leopold von Sacher-Masoch


Bence şiir ve şeytanlık oldum olası, kadında özümlenmiştir.



Friday, August 10, 2007

Ben Dijital Bir Dünyada Yaşayan Analog Bir Kızım

Gerçek olan şeylere inanabilirim, gerçek olmayan şeylere inanabilirim. Hiç kimsenin doğru olup olmadığını bilmediği şeylere inanabilirim. Noel Baba'ya, Paskalya Tavşanı'na, Marilyn Monroe'ya, Beatles'a, Elvis'e, Bay Ed'e inanabilirim - insanların mükemmeleştirilebileceğine, bilginin sınırsız olduğuna, dünyanın gizli bankacılık kartelleri tarafından yönetildiğine inanıyorum; dünyanın düzenli aralıklarla, iyileri buruşuk suratlı makilere, kötüleri sakat sığırlara benzeyen, suyumuzu ve kadınlarımızı isteyen uzaylı yaratıklar tarafından ziyaret edildiğine inanıyorum. Geleceğin sıçtığına inanıyorum, geleceğin sarsıntıda olduğuna inanıyorum. Bir gün Beyaz Buffalo kadının geleceğine ve herkesin kıçına tekmeyi basacağına inanıyorum. Bütün erkeklerin, sadece hızlı büyümüş, büyük iletişim sorunları olan çocuklar olduğuna, Amerika'da iyi seksin reddiyle eyaletten eyalete drive-in sinemaların reddinin çakıştığına inanıyorum. Bütün politikacıların kişiliksiz hırsızlar olduğuna ve de alternatiflerinden daha iyi olduklarına inanıyorum. Büyük kişiler geldiklerinde, Kaliforniya'nın denize batarken Florida'nın çılgınlık, timsahlar ve zehirli atıklar içinde eriyip kaybolacağına inanıyorum. Antibakteriyal sabunun pislik ve hastalığa karşı olan bağışıklığımızı yok ettiğine ve bundan dolayı hepimizn Dünyalar Savaşı'ndaki Marslılar gibi sıradan bir nezleden yok olacağımıza inanıyorum. Geçen yüzyılın en büyük şairlerinin Edith Sitwell ve Don Marquis olduğuna, yeşim taşının ejderha gözyaşı olduğuna ve binlerce yıl önceki yaşamımda tek kollu bir Sibirya Şamanı olduğuma inanıyorum. İnsanlığın kaderinin yıldızlarda bulunduğuna inanıyorum. Şekerlerin tadının çocukken daha iyi olduğuna, yabanarısının aerodinamik olarak uçmasının imkansız olduğuna, ışığın bir dalga ve parçacık olduğuna, bir yerde aynı anda ölü ve canlı bir kedi olduğuna (bununla beraber onu beslemek için kutuyu açmazlarsa sonunda iki farklı türlü ölü olacağına), evrende evrenin kendisinden trilyonlarca yıl daha yaşlı yıldızlar olduğuna inanıyorum. Benimle ilgilenen, benim için endişelenen ve yaptığım her şeyi izleyen kişisel bir tanrıya inanıyorum. Evreni harekete geçirdikten sonra kız arkadaşıyla takılmaya giden ve benim hayatta olduğumu bile bilmeyen kişiliksiz bir tanrı olduğuna inanıyorum. Rastlantısal kaos, geri plandaki gürültü ve saf kör tahilten oluşmuş boş ve tanrısız bir evrene inanıyorum. Seksin abartıldığını iddia edenin henüz onu doğru dürüst yapmadığına inanıyorum. Neler olduğunu bildiğini iddia edenin küçük şeyler hakkında da yalan söyleyebileceğine inanıyorum. Kesin dürüstlüğe ve hassas palavralara inanıyorum. Kadının seçmeye hakkı olduğuna, bebeğin yaşamaya hakkı olduğuna, bütün insanların yaşamı kutsalken eğer yasal sisteme tam olarak güvenebiliyorsan, ölüm cezasında hiçbir sorun olmadığına ve gerizekalıların dışında yasal sisteme hiç kimsenin asla güvenmediğine inanıyorum. Hayatın bir oyun olduğuna, hayatın kötü bir şakadan ibaret olduğuna, hayatın yaşarken başınıza gelenler olduğuna ve sırtüstü yatıp onun keyfini çıkarabileceğinize inanıyorum.

samantha
amerikan tanrıları - neil gaiman

Monday, August 6, 2007

SING

There is this thing it's like fucking except you don't fuck
Back in the day it just went without saying at all
All the world's history gradually dying in shock
There is this thing it's like talking except you don't talk
You sing
You sing
Sing for the bartender sing for the janitor sing
Sing for the cameras sing for the animals sing
Sing for the children shooting the children sing
Sing for the teachers who told you that you couldn't sing
Just sing
There is thing keeping everyone's lungs and lips locked
It is called fear and it's seeing a great renaissance
After the show you can not sing wherever you want
But for now let's just pretend we're all gonna get bombed
So sing
Sing cause its obvious sing for the astronauts sing
Sing for the president sing for the terrorists sing
Sing for the soccer team sing for the janjaweed sing
Sing for the kid with the phone who refuses to sing
Just sing
Life is no cabaret
We don't care what you say
We're inviting you anyway
You motherfuckers you'll sing someday...
You motherfuckers you'll sing someday...
You motherfuckers you'll sing someday...

dresden dolls